Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Aşk Mı Yoksa Sevgi Mi?
Mutlu
Eğlenmiş
Şaşırmış
Kızgın
Üzgün
İnsanların yaşamında en temel gereksinimlerin başında uzman olsun olmasın herkesin hem fikir olduğu konular arasında sevgi geliyor. Yine uzmanlar bir çocuğa anne karnından itibaren koşulsuz olarak sevgi verilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Her şey aslında sevgi ile başlıyor. İnsan yaşamında sayfalar dolu yazılsa da bitmeyecek olan sevgiye dair tümceler var.
Evet bu konuda yazılan romanlar var, öyküler var.
Filmler var, şiirler var derken sevgi sanat için de biçilmiş olan bir konu.
Sevgi en başta kişinin özgüveninin kendisine gelmesini, çok daha mutlu, sağlıklı bir birey olmasını sağlıyor. Üstelik gerek özel yaşamında, gerek iş yaşamında çok daha olumlu hareket etmesini sağlıyor ama konu ikili ilişkilere gelince durum biraz da farklılaşıyor. İnsanlar nerede kendileri kadar eski olan bir soruyu kendilerine soruyorlar. Aşk mı, sevgi mi?
Tarihler boyunca bu soruya herkes başka şeyler söylemiş ama biz de kendi açımızdan bakarak konuya başka bir boyut getirmeye çalışacağız. O zaman hemen başlayalım. Siz de kendi fikirlerinizi bize yazmayı unutmayın olur mu?
Sevgi konusunda üstte bu kadar şey söyledikten sonra biraz da olaya aşk yönünden bakalım. Her ne kadar günümüzde birçok kavramın olduğu gibi aşk kavramının da içi boşaltılmış olsa da aslında aşk belki de dünyanın en güzel, en olağanüstü duygusu. Başka hiçbir duygu ile kıyaslama şansı da yok.
Üstelik aşk her zaman yaşanabilecek bir olgu olmadığı gibi tam olarak tarif etmek de mümkün değil. Çünkü herkesin aşk tarifi farklı farklı ama şu da bir gerçek ki aşk içinde insanların sınırlarda gezmesine neden olan pek çok duyguyu içinde barındırıyor. Tutku bunlardan bir tanesi. Sezen Aksu’nun o meşhur şarkısında dediği ikili delilik bunlardan bir tanesi.
Kimi zaman güçlü bir özlem, kimi zaman güçlü bir öfke, çoğunlukla kıskançlık da aşkın halleri arasında. O yüzden çoğunlukla yoran ve yıpratan bir duygu ama her zaman, herkes ile yaşanmadığı için benzersiz. Doğada olan diğer hiçbir duyguya benzemiyor ama hepsinden de biraz biraz içinde barındırıyor. İnsanın çalacak telefonu beklemesi, o aradığında nefesinin kesilmesi insana dair o kadar güzel bir durum ki insan bunu mutlaka yaşamalı deniliyor. Yaşamadan ölmemeli.
Aşkın hiçbir biçimde herhangi bir sınırı yok. Angelina Jolie ile Clive Oven’ın başrolünde olduğu Sınırların Ötesinde, bence bu alanda en iyi filmlerden olan Betty Blue ve Out of Africa aşkın hallerine göndermeler yapıyorlar.
Şimdi tekrar yazımızın başlığında yer alan sorunun yanıtını verecek olursak aslında bunun tam bir yanıtı yok. İnsanlar aşkı yaşamalı ama bittiği zaman da çok zorlamamalı ve aşkın kazanımları ile yola devam etmeli.
Sevgi ise asla bitmeyecek olan bir olgu, partnerinize aşık olmasanız da severek bir ömür boyu mutlu huzurlu olabilirsiniz.
Bir de şu var: Eğer aşk sonunda güçlü bir sevgiye dönüşür ise işte o zaman dünyanın en şanslı insanı sizsiniz.
Yorum Yaz